Bismillah,Elhamdülillah, vessalatu vesselamu alâ Resûlillah
Yine bir Ramazan ayı ve yine siyonizmin planlı işgal teşebbüsü…Her Ramazan ayında iftar sevinçlerimizi kursağımızda bırakan siyonist terör şebekesi bu Ramazanda da acımasız, zulüm dolu eylemlerini tekrarlamış durumda. Ramazan ayını zaman olarak belirlemelerinin sebebi; müslümanların manevi olarak zirvede olması gereken bu vakitlerde gerçekleştirdikleri eylemler ile direnişin bileğini bükmeye çalışmak ve bunun yanında bizlerin de dünyevîleşme derecemizi, müslüman kardeşlerimiz ile aramızdaki akide kaynaklı bağımızın durumunu öğrenme istekleridir.
Öğrenmek istiyorlar çünkü kendilerince büyük (!) projelerinin gerçekleşebilmesi için müslümanların bölünmüş lokmalar haline gelmesi ve dünyevîleşerek ölümden korkmaları gerekiyor. Ancak böyle olursa hayberde karşılaştıkları bir ordunun benzeri artık gelmeyecek, bir daha Kudüs’ün anahtarlarını kendi elleriyle teslim ettikleri bir İslâm ordusu ile karşılaşmayacaklar.
Geçmişin tahlilleri sonucu müslümanların sahip olabileceği potansiyel gücü maalesef müslümanlardan daha iyi öngören siyonistler, bir Selahaddin ile yeniden karşılaşmamak için birey olarak müslümanları akide yönünden sarsmak amacıyla eğitim başta olmak üzere hemen hemen her konuda ifsad projeleri üreterek bunun önüne geçmeye çalışıyor; aynı zamanda bir Selahaddin gelse bile kendisine bir fetih ordusu oluşturamaması için ihtilaflar içinde boğulmuş bir ümmet oluşsun diye de gece gündüz demeden çalışıyorlar.
Selahaddin gibi bir komutan kadar Onun komuta ettiği orduda bir asker olmak da Fetih için olmazsa olmaz bir sebeptir. Selahaddin, çetin şartlar altında çadırlarda taarruz emrini aşkla bekleyen, şehid olmak için sıraya giren askerleri ile birlikte dillere destan bu şanlı Fethi elde etmiştir. Komutanına sadık bir asker, komutanını Fetihe koşturan en büyük ümit, enerjidir.
Hepimiz bir Selahaddin bekliyoruz ama ona asker kim olacak sorusunu sormayı unutuyoruz. Kudüs’ün fethi tek bir şahıs ile yapılmış yanılgısı ile bir komutan bekleyişindeyiz. Oysa ki Selahaddin-i Eyyubi Kudüs’ün özgürlüğünü getiren orduyu kendi şahsından daha önemli ve gerekli görmüştü. Ve bu fethi gerçekleştiren orduyu toparlamak için gece gündüz olağanüstü bir enerji harcamış, asker bulma derdi uykularını kaçırmıştı.
Bugünde bir Selahaddin bekliyoruz ama nice Selahaddinlerin, ümmetin vahdeti, İslam’ın hakim olması için gece gündüz çalıştığından bihaber halde sadece bekleyiş halindeyiz. Bugün bir Selahaddin beklemek yerine komuta edecek bir ordu toparlama uğraşında olan Selahaddinler için komutana sadık asker olma çabasında olmak gerekiyor. Saf bir akide sahibi, dünyayı ahirette hasat edilecek bir tarla olarak görüp amel etme uğraşı veren sadık bir asker…
Kudüs için bir tweet atmak, slogan atmak veya bir basın açıklaması yapmak kadar zor olmasa da (!) Selahaddin’e asker olmak o kadar da kolay değil…
Rabbim bize Selahaddin’e asker olmayı nasip etsin.