Dünya üzerinde insanoğlunun varlığı başladığından beri hak ile batılın, doğru ile yanlışın mücadelesi de var olmuştur. Ve bu mücadele kıyamete kadar devam edecek.
Hz.Yusuf’un(as) kıssasını hemen hemen hepimiz biliyoruz. Hz.Yusuf’un(as) gördüğü rüya, kardeşlerinin onu kıskanıp kuyuya atması, köle olarak satılması, melikin evinde iftiraya uğraması, zindan hayatı, Hz.Yusuf’un rüyaları yorumlaması ve en sonunda da Mısır gibi zamanın en güçlü devletlerinden birine vezir olması.
Hz.Yusuf’un kıssasını tahlil ettiğimiz zaman karşımıza daima güzel ile çirkinin, doğru ile yanlışın veya hak ile batılın mücadelesi karşımıza çıkıyor. Hz.Yusuf’un kardeşlerinin onu kıskanıp kuyuya atması ve onu az bir ücret karşılığında köle olarak satması ne kadar yanlış ve affedilmesi mümkün olmayan bir davranış ise de O’nun kardeşlerini hiçbir kin ve nefret beslemeden affetmesi o kadar doğru bir davranıştır. Züleyha’nın O’nu kendi nefsi için arzu etmesi ne kadar çirkin bir davranışsa Hz.Yusuf’un ondan yani şeytanın oyunundan kaçıp Allah’a sığınması o kadar doğru bir davranış. Zindan hayatını yaşar iken kös kös oturup gün geçirmek ne kadar yanlış bir tutumsa, zindanı medrese haline getirip ilim yuvası yapması bir o kadar doğru ve güzel bir davranış. Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.
Zamanının güya din adamları ile yapmış olduğu mücadelesi ise başlı başına hak ile batılın mücadelesi olmuştur. Bir tarafta Allah dışında put ve benzeri olanlara tapanlar ile sadece bir tek olan Allah’a tapanlar arasında gerçekleşen bir mücadele. Buna benzer olan mücadeleler ne o zaman bitti ne de ondan sonra.
Şimdi bulunduğumuz zamana baktığımızda da Hz.Yusuf’un (yani Hakkın) karşısında olanlar, Şimdi sadece isim ve şekil değiştirmiş bir halde yine eski ataları gibi görevlerini yerine getiriyorlar. Yine aynı fikir ve düşüncelerle Yusuf’ları kuyuya atıyor, iftiraya maruz bırakıyorlar, zindanlara atıyorlar vs.vs
Ama şu hiçbir zaman akıldan çıkmamalı ki Hz.Yusuf’un ömrü ne kuyuda ne de zindanda son bulmadı. Gelen tüm musibetlere sabretmesi sayesinde, Allah(cc) onu Mısır’daki en yüksek mevkiye gelmeyi nasip etti.
Şimdi düşünüp kendinize bazı dersler çıkarmamız lazım. Eğer Allah’ın bize vermiş olduğu ömrümüzü güzel ve hayırlı işlerde yani Rabbimizin bizden istediği şekilde harcarsak Allah(cc) bizi de Hz.Yusuf ve beraberindekiler gibi mutlu ve bahtiyar kılacaktır. Ama yok eğer ki(Allah korusun) Hz.Yusuf’un karşısındakiler gibi hal ve hareketlerde bulunursak o zaman vay halimize.
Allah cümlemizi hak olan yoldan ayırmasın ve daima hak yol üzerinde ayaklarımızı sabit kılsın.
Yazar: Adil SOLMAZ