DOLAR
34,5136
EURO
36,4421
ALTIN
2.958,50
BIST
9.124,86
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır
Hafif Yağmurlu
15°C
Diyarbakır
15°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Çok Bulutlu
16°C
Cuma Parçalı Bulutlu
18°C
Cumartesi Yağmurlu
14°C
Pazar Çok Bulutlu
6°C
Advert

İmanımız Sellere Kapılıp Gitmesin!

A+
A-

Son birkaç yılda  yaşadığımız salgın, deprem, sel gibi olaylar kimimizi ya doğrudan maddi ve manevi olarak etkiledi ya da vicdanı olanları manevi olarak dolaylı yoldan etkiledi. Tek dünyalı olan materyalist düşünceli kişilere göre yaşananlar fay hattının kırılması, enerji boşalması gibi sebeblere bağlansa da; iki dünyası olan biz Müslümanlar ise bu süreci imtihan veya musibet olarak gördük.Çünkü yaşanan olaylar kadar olaylara bakış açısı da hayati önem taşıyor hatta müslümanlar açısından uhrevî önem de arz ediyor.

Her insan aklını beslediği yerden kendine bir gözlük edinir. Kiminin tabiat gözlüğü, kiminin tesadüf gözlüğü kiminin de bilim gözlüğü vardır. Biz Müslümanların ise edindiği ve çıkarmaması gerektiği tek gözlük iman gözlüğüdür. İman gözlüğü bilim gözlüğünün üstündedir ve bilim gözlüğünün göremediği çok geniş perspektifte bir bakış ve anlayış açısına sahiptir.

 

Bilim, tabiat ve tesadüf gözlüğü bazen yaşanan olayların acısı karşısında kendine bir günah keçisi aramakta ve bunu inanç kavramlarına saldırarak içini boşaltmaya çalışarak yapmaktadır. İman gözlüğü ise yaşanan olaylara büyüklüğü ve acısı ne olursa olsun adil, vicdanlı ve hakkaniyetli bir bakış ile bakar. İman gözlüğüne sahip birinin dünyaya ve yaşananlara  bakış açısını sahip olduğu dil, ırk, sosyal statü, ekonomik güç, yaşadığı çevre yanlış yönde etkilemez. Çünkü Vahiy ve onu tebliğ eden Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünneti Sarsılmaz bir bakış açısı kazandırmıştır.

Olayların gidişatı ne olursa olsun, birileri küçümsemeye çalışsa da, kendilerince akıldan uzak görseler bile şirin göstermeye çalışmadan dilimiz Kur’an ve Sünnet dili olmalı ki teselli bulalım ümit olalım. İman gözlüğü ile bakmanın Kur’an ve Sünnet dili ile konuşmanın kısa ve net sebebi; çünkü Allah ve Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi bilir. Biz Allah onlardan razı olsun sahabede bunu gördük, dillerinde her zaman “Allah ve Resulü sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi bilir” oldu. Olayların gidişatı, büyüklüğü; üzüntüleri, kayıpları her ne olursa olsun bakış ve dilleri hiç değişmedi hep aynı oldu. Bizim de yapmamız gereken dilimizi ve bakışımızı onlara benzetmek. Allahu Teala onlara vermiş olduğu hastalık, felaket, acı, üzüntü, kayıp gibi durumlarda gösterdikleri eylemleri bizdende beklemektedir.

 

Allahu Teala ayeti kerimede “…O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir….”(1) demişse bu yaşananları onun bilgisi dahilinde gerçekleşmiş bileceğiz.Her işin de bir sebep, bir hikmet olduğunu kabul edeceğiz. Onun bilgisi dahilinde olduğu yalnız olmadığımız düşüncesini de bizde oluşturacak.Nasıl yalnız olalım ki herşeyi yaratan ve bilen bu halimden de haberdar, dünümüde biliyor bugünümü de, yarınımı da olacakları ve olmayacakları da.

 

Bir başka ayeti kerimede ” İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.”(2) anlayacağız ki felaketlerin sebebi günahlarımız ve dönüş yapmak için bizlere bir uyarı.

 

Resul-i Ekrem Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

 

“…Bir toplulukta açıktan fuhuş işlenir hale geldiğinde, onlar için taun (salgın hastalık) ve daha öncekilerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar…” (3) Bu hadisten anlayacağız ki fuhuş ve fuhşiyata dair herşey salgınlarin sebebidir. Bize düşen fuhuş ve fuhşiyata dair ne varsa mücadele halinde olacağız.

Görüyoruz ki Kur’an ve Sünnet penceresinden baktığımız vakit olaylar anlam kazanıyor, bir hiçlikten kurtulup mana buluyor; asıl aranan sebeplere cevap oluyor. Sanki Kur’an-ı Kerim yeni iniyormuşçasına taptaze, daima ışık oluyor, yaşananlar ne olursa olsun sonuçları nereye çıkarsa çıksın.

Peki bu yaşananlara çare ne olacak, kurtuluş nerede ?

 

Kurtuluş kem küm etmeden nasuh bir Tevbe edip Allah’a ve Resulüne dönmek ile olacak. Döndüğümüz vakit şefkat ve merhamet sahibi bir Rabbimizin himayesine girmiş olacağız.” De ki: “Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”(4)

 

Ve tabi olduğumuz vakit çok şerefli bir elçi ile ahirette buluşacağız ; “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.”(5)

 

Başka da çaremiz yok. Biz de sahabe gibi Allah ve Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi bilir deyip İman edeceğiz.

 

“Görelim mevla neyler, neylerse güzel eyler.”

 

 

 

  • En’âm/59
  • Rûm/41
  • İbnu Mace, Fiten, Hadis No: 4259
  • Zümer/53
  • Tevbe/128
ETİKETLER: , ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.