HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Antalya’da basın mensuplarıyla bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
12 Eylül darbesinin üzerinden 42 yıl geçtiğini belirten Yapıcıoğlu, ardından 1982’de cunta anayasasının hazırlanarak halka zorla dayatıldığını söyledi.
Sivil anayasa
Yapıcıoğlu, “40 yıldır memleket 12 Eylül askeri cuntasının anayasasıyla idare ediliyor. Sadece askeri anayasa değil o dönemin pek çok kanunu halen yürürlüktedir. Daha sonra bu darbeyi yapanlar yargılandı, mahkûm edildi. Her ne kadar bazıları o tarihte hayatta olmadığı için hakkında karar verilememiş olsa da ya da haklarında mahkûmiyet kararı verilenler yaşlılıktan dolayı cezaevine girmemiş olsa da bu darbenin mahkûm edilmesi önemlidir fakat maalesef o dönemin ürünü olan anayasayla idare ediliyor. Bu büyük bir ayıptır. Bu ayıp Meclis’indir, Meclis’teki partilerindir. Bu vesileyle yeni ve sivil bir anayasanın yapılması çağrısını bir kez daha yeniliyoruz. Mutlaka Türkiye askeri cunta anayasasından kurtulmalıdır.” dedi.
“4 yaşında ailelerinden koparılıp zorla eğitime tabi tutmak akıl kârı değildir”
Yeni eğitim-öğretim yılının dün itibarıyla başladığını hatırlatan Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bütçede en büyük payın eğitime ayrıldığı” yönündeki açıklamalarını hatırlattı ve şunları ekledi:
Eğer faiz giderlerini saymazsak gerçekten eğitime büyük paralar ayrılıyor. Bunları nasıl harcandığıyla ilgili bazı itirazlarımız var. Gerçekten özellikle bu sene çok büyük sorunlarla eğitim öğretim yılı açıldı, kaynaklar aktarıldı fakat çözüm bekleyen birçok sorun varken Milli Eğitim Bakanlığının kendisine ayrılan bütçenin ve enerjinin okul öncesi eğitime harcaması dikkatlerden kaçmadı. Her yerde ana okul binaları yapılıyor. Görünen o ki okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilecek. Gelişmiş ülkelerde dahi pek çok yerde okul öncesi eğitim zorunlu olmadığı halde bu yöne doğru çok hızlı adımlarla gidiyor olmamıza HÜDA PAR olarak itirazımız var. Henüz üzerinde yeteri tartışmalar yapılmadan, getiri-götürüsü bilimsel olarak ortaya konmadan küçük yaştaki çocukların anne şefkatine çok fazla olduğu dönemlere aile ortamından koparılıp zorla okullara gönderilmesini doğru bulmadığımızı bu vesileyle belirtmek istiyorum.Zaten 12 yıllık sorunludur bize göre ve eğitim sistemimiz özellikle üniversite sınavlarında eksikliklerini net bir şekilde bize göstermektedir. Sıfır çeken yüzbinlerce öğrencinin varlığı, 12 yıl boyunca çocuklarımızı bu sistemle eğitemediğimizi adeta haykırmaktadır. Bunun üstüne bir de 6 yaşında bizden alınan çocuklarımızı 4 yaşında ailelerinden koparılıp zorla eğitime tabi tutmak akıl kârı değildir.
Kiralık ve satılık ev fiyatlarındaki artışlar
Antalya’daki kiralık ve satılık evlerin fiyatlarındaki artışa dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Özellikle bu kış Avrupa’da doğalgazın yeterince verilememesi nedeniyle, kışın da soğuk geçeceği tahmin edilerek bazı Avrupalılara Türkiye’ye, Antalya’ya gidin kışı orada geçirin tavsiyelerle birlikte belki önümüzdeki dönemde konut fiyatları biraz daha yükselecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Yapıcıoğlu, “Okulların açılma dönemi. Üniversiteye yeni kayıt yaptıran bir milyon civarında öğrencinin yarısı başka şehirlerde okumak üzere kendi memleketlerinden ayrıldı ve bunlar ev bulmakta zorlanıyor. Buldukları evlerde de astronomik kiralarla oturabiliyorlar. Mutlaka bu konuda daha fazla kafa yormamız, kira sorununa ciddi bir çözüm getirmemiz gerekiyor. İstanbul ve Antalya başta olmak üzere özellikle küçük yerlerde yani bekarların ve öğrencilerin kalabilecekleri yerlerde kira artışlarının yüzde 300’leri bulduğu iddiaları gerçekten vahimdir. Hükümet, geçtiğimiz aylarda kira artışlarıyla ilgili bir düzenleme yaptı. 11 Haziran -1 Temmuz 2023 arası yenilenen sözleşmelerde yüzde 25 tavanı getirildi. Fakat yeterli denetim olmadığı için bunun çok üzerinde kira artışları devam ediyor ve bu durum ev sahibi ile kiracıları karşı karşıya getiriyor.” diye konuştu.
Yapıcıoğlu, “Öğrencilerden yurt başvurusunda bulunanlardan önemli bir kısmı yurtlara yerleşmiş olsa da açıkta kalan ya da yurtta kalmak istemeyenlerin kira sorunlarının çözümü için kısa ve orta vadede çözümler geliştirmeli, yurt sayısı arttırılmalı. Özellikle evli olan öğrenciler için 1+1 şeklinde evli yurtları inşa edilmesi yönünde bir önerimiz var.” diye ekledi.
Hükümetin açıkladığı, 5 yıllık orta vadeli ekonomi planına değinen Yapıcıoğlu, “2025 yılına kadar doların 25,76 TL, enflasyonun 9,9’a ineceği ve kişi başı milli gelirin 2023 için 10 bin, 2024 için 10 bin 931, 2025 için 12 bin 901 dolar olacağı öngörmektedir. Ancak öngörülen hedefler tutturulsa bile Türkiye’de servet ve gelir dağılımında adalet sağlanmadığı müddetçe sağlıklı bir ekonomiden söz edilemeyecektir. Türkiye’deki en tepedeki yüzde 10’luk kesimin toplam gelirin yarısından fazlası yüzde 54,5’i alırken en alttaki yüzde 50’lik kesim ise toplam gelirin ancak yüzde 12’sini alabilmektedir. Ortadaki yüzde 40’lik kesim ise geriye kalan yüzde 33 gibi bir rakamla yaşamını sürdürmektedir.” dedi.
Yapıcıoğlu, “Servet dağılımında maalesef durum çok daha kötüdür. En alttaki yüzde 50’lik kesim toplam servetin sadece yüzde 4’üne sahiptir. En üstteki yüzde 10’luk kesim ise servetin yüzde 67’sini elinde bulundurmaktadır. Fert başına milli gelirin artması kadar belki ondan daha önemli olan gelir dağılımında adaletin sağlanması ve refahın tabana yayılmasıdır. En alttaki gelir grubu ile üstteki zenginler arasındaki makas gittikçe açılmaktadır. Bu bağlamda diyoruz ki belki hükümetin veya siyasetin en fazla üzerinde durması ve kafa yorması gereken husus budur diye düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
“Hükümete çağrımız; yüksek enflasyon altında ezilen halkın bir de akaryakıt şirketlerine ezdirilmemesidir”
Akaryakıt fiyatlarındaki dalgalanmaya değinen Yapıcıoğlu, “Vatandaş, dolar ya da petrolün varil fiyatı artıyor ve pompaya yansıyorken petrolde düşüş yaşanırken aynı hızla indirim neden yaşanmıyor, diye soruyor. Rusya-Ukrayna Savaşıyla birlikte hem gıda hem de akaryakıt fiyatlarıyla ilgili küresel artış yaşandı. Bunun sebeplerinden biri Rusya’ya Amerika’nın ve batılı ülkelerin ambargo uygulamasıydı. Bundan dolayı enerji fiyatları yükseldi ama bazıları da bunu fırsata çevirdi. Küresel piyasalarda dolar bazında petrol fiyatı 130 doları aşarken bile Rusya bu fiyatların yüzde 25-30 aşağısına, şu anda da 65 dolar seviyesine petrol satmaktadır. Rusya’nın ambargo nedeniyle daha ucuza sattığı bu petrolden en fazla Çin, Hindistan ve Türkiye istifade etmektedir. Bu dönemde Türkiye’nin Rusya’dan yaptığı petrol ithalatı yüzde 120 civarında artmıştır. Rusya’dan alınan petrol Cenova’da İtalya merkezli olarak oluşturulan fiyatın epey altında olmasına rağmen sanki bütün petrolü Cenova’da oluşan fiyat üzerinden alıyormuş gibi yüksek fiyata vatandaşa satması halkın aleyhinedir. Bu işi yapanların fahiş kâr elde etmesi anlamındadır. Hükümete çağrımız zaten yüksek enflasyon altında ezilen halkın bir de bu yönüyle akaryakıt şirketlerine ezdirilmemesi ve bu konuda denetimlerin daha ciddi bir şekilde yapmalarıdır. Akaryakıt fiyatları hem doğrudan doğruya vatandaşın bütçesini etkilemekte hem de nakliyeden dolayı vatandaşın ihtiyaç duyduğu bütün malların fiyatının yukarıya doğru gitmesine neden olmaktadır. Bu konudaki denetim belki raftaki denetimden daha fazla önemlidir.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin Yunanistan’daki üsleri
ABD’nin, başta Yunanistan olmak üzere Suriye’de kurduğu askeri üslere değinen Yapıcıoğlu, “Türkiye bundan rahatsızlığını dile getirmektedir. Bizler farklı bir boyuta dikkat çekmek istiyoruz. Bu üsler sınırlar dışında ama unutulmamalıdır ki ABD’nin askeri üsleri başta İncirlik olmak üzere Türkiye sınırları dahilinde de vardır. ‘Bu üsler bir an önce kapatılmalıdır’ şeklinde daha önce yaptığımız çağrıları bir kez daha tekrar etmiş olalım.” dedi.
“Fakir ülkeler gıda ürünlerine diğer ülkelerden çok fazla muhtaçtır”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna limanlarından sevk edilen tahıl gemilerinin fakir ülkeler yerine Avrupa ülkelerine gönderildiği yönünde bir açıklama yaptığını aktaran Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Dünyanın en büyük tahıl üretici ve ihracatçısı olan 2 ülke arasında başlayan savaş, küresel manada tahıl ve yağ konusunda arz sıkıntısını gündeme getirdi. Bundan dolayı da çok hızlı bir şekilde fiyatlar yükseldi. Daha sonra BM ve Türkiye’nin arabuluculuğunda tahıl koridoru anlaşması imzalandı. Bu belki dünya yüzünde yaşayan fakir-fukaranın ekmek yemesi adına çok sevindirici, diplomatik büyük bir başarıydı ve biz bunu takdir ettiğimiz belirttik. Ancak bu anlaşma belki özellikle dar gelirli insanların daha ucuza ekmek yiyebilmeleri ve tahıl bulabilmeleri için çok önemliyken Putin’in açıklamalarıyla gündem birdenbire değişerek bu tahılın büyük bir kısmının Avrupa ülkelerine doğru yol aldığını tüm dünya öğrenmiş oldu. Bu anlaşmadan sonra 2,5 milyon ton tahılı taşıyan 105 gemi Ukrayna limanlarından ayrılmış. Gemilerden 2’si dışında tümü zengin batı ülkelerine gitmiş. Bu adil ve kabul edilebilir bir durum değildir. İmzalanan tahıl anlaşmasının temel amacı yalnızca bir bölgenin değil tüm dünyanın gıda ürünlerine ucuz bir şekilde ulaşmasını sağlamaktır. Fakir ülkeler gıda ürünlerine diğer ülkelerden çok fazla muhtaçtır.”