Bu haftaki yazım bu değildi aslında ama bunların hadsizlikleri “Heta e wek mixo hebın, e wek Muhammed Eta’ji wel hem ber wan hebın” sözünü bana hatırlattığı için yazmaya karar verdim.
Biri akıllanmazken diğeri başlıyor. Daha serçeçuk beyinli cahil’in söylemleri tazeyken, şimdi de hem de regaip kandilinde, Goya ersoymuş, oysaki ne kadar huwel ebter olduğundan haberi olmayan biri çıktı karşımıza. Ama biz onları anlıyoruz niçin böyle yaptıklarını gayet iyi biliyoruz. Neden mi! dersiniz, hani “sahibine benzemeyen mal haramdır” tabiri var ya, bunlarda sahipleri olan atalarına çekmişler hiç de yadırgamamak lazım ama ağızları’nın payını da vermek lazım.
Evet biliyoruz sizin ne mal olduğunuzu, demokrasi’ den dem vurup, işinize gelmeyince milletin ağzına nasıl gem vurduğunuzu. Evet biliyoruz bu demlerin son demleriniz olduğunu ve sizde sona yaklaştığınızı bildiğiniz için çırpındığınızı. Ama geçen yazımda da yazmıştım boşa körek sallayıp, ateşi harlamayın artık ateşinize kimse benzin dökmeyecek aksine artık millet sizin, olmayan yüzünüzü görmüştür siz ne kar yüzsüz olduğunuzu görmeseniz de. Birde bize gerici diyormuş, bin beş yüz yıl önceki döneme dönemezlermiş.
Oysa ki bu millete milat’tan önceki Çin medeniyetinin, Lut kavmininin yaşantısını yaşatmaya kadar iniyorlar. Sizce hangimiz gerici. “De harın jıxwer karki bıkın” kimi kandırıyorsunuz.
Ha! (Bu hallerine pek şaşırmadım içinde tek (a) kullandım) Bir de kadının özgür olabileceğini öğrenmiş. Güno, güno kadının bir meta gibi kullanılmasını, modanın elinde bir oyuncağa dönüşmesini özgürlük biliyor. Ne kadarda çok şey öğrenmiş. Bir de bize anlatıyor. Onların özgürlük anlayışını anlatayım. Allah’ın halal kıldığı nikahı tutsaklık, eş cinsel evliliği özgürlük. Kadının on yedi yaşında evlenmesi tutsaklık, on beş veya daha küçük yaşlarda sevgili yapması özgürlük. Kadının evine bağlı kalması tutsaklık, evlendikten sonra da eski erkek arkadaşına bağlanması özgürlük. Kadının evinde eşiyle, çocuklarıyla oturması tutsaklık, dışarıda barda, pavyonda, gezmesi, tozması içki masalarına meze olması özgürlük.
Vay, vay, vay! Nasıl da özgürlüğün kitabını yazmışlar. Böyle özgürlük düşman başına.
Düşman başına dedim de aklıma geldi, hani bizi, düşman görüyorlar ya, ondan dır herhalde böyle bir özgürlüğü başımıza bela etmeye çalışıyorlar. Helal olsun evet helal size ve sizin gibi düşünenlere nar-ı doj.
Bir de arada bir birileri çıkıp bize gidin Arabistan’a yaşayın diyor. Hatırlatmak isterim burası bizim yurdumuz, binlere yıldır semalarında ezan sesi yankılanıyor. Eğer siz hoşnut değilseniz , ki değilsiniz o zaman siz gidin Çin’de, Hindistan’da yaşayın orada istediğiniz gibi puta da taparsınız ineğe de, piton da yersiniz, akrepte seçim sizin. Ya bu milletin efendiliğini kabul edersiniz ya da oralarda putların himayesine girersiniz. Ama nerede olursanız olun taptığınız putlar bir gün üzerinize devrilecektir. Bunu da bilesiniz. Nereden biliyorsunuz dediğimizi duyar gibiyim .Tarihten, sizin özendiğiniz tarihten, Lut kavminden, Semud kavminden, Nemrut’tan, Firavun’dan, lat , uzza, menat’tan, elleri kuruyan atanız Ebu Leheb’ten daha sayayım mı, hangisinden bir dikili taş kaldı, bi baksanıza.
Birde’lerim bitmiyor.
Bir de adın’dan ve soyadın’dan gelen anlamlara kaptırmış olacak ki kendini, hem özel hem de hem de özgür sanan biri çıkmış Kur’an-ı Kerim için orta çağ zihniyeti diyor.
Anlaşılan kendini özel ve özgür olmaya fazla kaptırmış. Ama zannettiğiniz gibi özel ve özgür değilsiniz. Siz daha başkanın vekilsiniz, başkanında millet olduğunu sakın unutmayınız. Halk sizi oraya onların İslami değerlerine hakaret etmeniz için değil, İslami değerlerini savunmanız için vekil yaptı. Çünkü bu halk Müslümandır. İslami değerlerine hakaret etmen hakaret etmenize asla izin vermez. Vekilliği de elinizden almayı, sizi tepetaklak etmeyi çok iyi bilir. Buda böyle biline
Son olarak, wın çıkas rebenın