Madem Kürtlerin yüzde doksan dokuzu Müslümandır o halde onların dostu Allah’tır, Resulüdür ve namaz kılan müminlerdir. Allah iman edenlerin dostudur diyor Kuran.
Yani Müslümanlığı istemeyen kişiler ve beşeri ideoloji sahipleri Kürtlerin dostu değildir.
Kürtleri İslam ümmetinden koparmaya çalışanlar Kürtlerin dostu değildir.
Kürtlerin kendi coğrafyasında yaşadığı sorunlar için İslami çözümü kabul etmeyenler, yani Batı kaynaklı çözümlerden başkasına karşı çıkanlar, Allahın Müslüman kavimler arasında tesis ettiği İslam kardeşliği ile alay edenler Kürtlerin dostu değildirler. Bu insanlar Kürtçe konuşuyor olsa da Kürtlerin dostu değildir, olamaz da.
Yani birilerinin Kürtleri siyasetinin merkezine aldığını söylüyor olması, Kürtçe konuşuyor olması, Kürdistan coğrafyasında doğmuş olması, Kürtlük davasında bulunuyor olması Kürtlerin dostu olduğu anlamına gelmez. Çıkar ilişkileri üzerine kurulu olan Batı siyaseti, Kürtlerin bu konuda temkinli olmasını gerektiriyor.
Bugünkü dünya siyasetinde dostluklar yoktur, çıkarlar vardır. Emperyalistler de bu çıkar siyasetinin yavruları olduğu için onlardan dost olmaz.
Çünkü dost demek kişinin maslahatını isteyen, dar günde yardımına koşan, ona iyiliği gösterip kötülüğe karşı uyaran, geleceği konusunda yardımcı olan kişidir. Yani maddi ve manevi olarak kişiye fayda sağlayan, onu zarardan korumaya çalışan, sevinçte ve tasada ona ortak olan kişi demektir.
Ahiretini imar etme konusunda kişiye faydası dokunmasa da bazen dünyasını imar etme konusunda faydası dokunur dost olan insanın. Çünkü bazı insanlar sadece dünya dostu olabilirler.
Batılı emperyalist ülkelerin ise İslam dünyasındaki tüm ilişkilerinin temelinde dostluk yok, çıkar vardır. Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra İslam dünyasında sınırları çizdiklerinde, Arapları yirmi küsur devlete ayırdıklarında, Kürtlerin devlet olmasını istemeyip bölge devletleri arasında böldüklerinde çıkarları için daha uygun olduğu içindi.
Onların hem yaşayış tarzı ve ahlakını hem de siyasi sistemlerini, demokrasisini, laikliğini, milliyetçiliğini vs. içimize taşımaya çalışan ve onlarla iş tutan içimizdeki partiler ve diğer örgütlü yapılar da yine sadece onların çıkarına hizmet etmektedirler. Bunlar, Kürtlerin mazlumiyeti ve siyasi hakları gibi en hassas noktadan Kürtlere yaklaşıp onları arkasına takar ve düşmanın çıkarlarına hizmet eden güce dönüştürür.
Bu sebeple Kürtlerin İslam’dan uzaklaşmasını ve batılı ideolojileri benimsemesini isteyen veya bu konuda onu zorlayan kimse Kürtlerin iyiliğini istiyor olamaz. Böyleleri ancak ve ancak Kürtlerin kendi dininden, tarihinden ve kültüründen uzaklaşarak kendisi gibi dinsiz olmasını istemektedirler.
Emperyalistlere boyun eğmeyi hoş gören bir din,
Köklerinden koparılmış ve manevi dinamiklerini yansıtmayan ruhsuz bir dil,
Cahiliye dönemlerini diriltmeye çalışan köhne bir kültür…
Kürtlere dayatılıyor.
Batıya hizmet eden siyasi yapılar ve irtidat hareketlerinin eliyle bu şekilde Kürtler dinlerine, dillerine ve kültürlerine yabancılaştırılmak isteniyor.
Bu da Kürtlerin Kürtlükten çıkması, asimile olması, düşmanının gücüne dönüşmesi demektir.
İslam’dan çıkan Kürt sonuçta Kürtlükten de çıkar.
İslam’dan ve Kürtlükten çıkan Kürt, dünyasını kaybettiği gibi ahiretini de kaybetmiş ve yakmıştır. Yani dünyasını kendi eliyle düşmanına peşkeş çektirmiş, geleceğini ve ahiretini de cehenneme çevirmiştir.
Kürtlerin Rabbani uleması ve kanaat önderleri ise işin bilincinde olup dayatmayı reddedince oyun bozuluyor Elhamdulillah.
“Madem oyunumu bozdunuz ben de sizi cezalandıracağım” dercesine emperyalist güçler, Kürtlerin içinde akla gelebilecek her türlü fitne ve fesadı çıkarmaya başladılar. Öyle ki devlet güçlerinin Kürtlere saldırmasını sağlamak suretiyle tarihte eşine az rastlanır derecede Kürtlerin adeta katliamdan geçmesine sebep oldular.
Kendi coğrafyasında Batılılar tarafından rahat bırakılmadığı için sorun yaşayan Kürtler, yine onlar tarafından dünyaya “sorun çıkaran Kürtler” olarak gösteriliyorlar.
Onların “Kürt sorunu” dedikleri aslında “Kürtleri hizaya getirememe” sorunudur.