Vaktiyle İsrail oğulları, Allaha birbirlerinin kanını dökmemek ve yurtlarından çıkarmamak üzere söz vermişler. Fakat sözlerinde durmamışlar, bazılarını sürgün etmişler sonra da bu sürgün edilenler, esir düşünce aralarında para toplayıp onları kurtarmışlar. Bu çelişkili hareketlerini Kur’an-ı Kerim bize, Bakara Suresi 85-86. Ayetlerde bildirmekte, bizim de onlar gibi olmamamız için bizi uyarmaktadır.
“sonra işte şimdi sizler birbirinizi öldürüyorsunuz; içinizden bir kesimi yurtlarından sürüyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta birbirinize arka çıkıyorsunuz. Esirler olarak size geldiklerinde de fidye verip kendilerini kurtarıyorsunuz. Halbuki onları sürgün etmek size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsva olmaktır; kıyamet gününde onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. İşte onlar, ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.” BAKARA 85-86
Her ne kadar bu ayetler Yahudilerden bahs etse de Kur’an-ın aslında bize hitap ettiğini unutmayalım. Ne demek bir kısmına inanıp bir kısmını inkar etmek? Yani hesabına geleni kabullenmek, gelmeyeni kabullenmemek…
Bizim kitaplardan öğrendiğimiz bir Müslüman(Mü’min) tabiri vardı, bir de Kafir ve münafık tabiri. Şimdi bakıyoruz da birçok Müslüman türedi; ILIMLI MÜSLÜMAN, DEMOKRAT MÜSLÜMAN, KOMİNİSİT MÜSLÜMAN, FEMİNİST MÜSLÜMAN… yani Allah’ın dediği gibi değil de istediği gibi inanan, istediği gibi yaşayan, kendini Kur’an-a değil de Kur’an-ı kendine uydurmaya çalışan Müslümanlar…
Sade Müslüman nerde kaldı. Keyfine göre inana değil, hesabına gelene inanan değil, menfaatine uyanı kabul edip, uyamayanı kabullenmeyen değil… Samimi yani bütün azalarıyla kabul edip teslim olan Müslüman nerede? …
Rivayete göre; Münafığın biri, bir gayrimüslimle anlaşmazlığa düşer. Aralarında hüküm vermesi için Peygamber efendimizin(sav) yanına giderler. Peygamberimiz gayrimüslimin haklı olduğuna karar verince, göya Müslüman olan o şahıs bunu beğenmez ve hüküm vermesi için onları hz. Ömer’in yanına göndermesini rica eder. Peygamber efendimiz(sav) onları gönderir. Hz. Ömer olanları öğrenince Münafığı öldürür, gayrimüslim kaçar peygamberimize, Ömer adamı öldürdü ben de ancak kaçarak kurtuldum diye olanları anlatır. Bunun üzerine peygamberimiz(sav) Ömer’in inanan birini öldüreceğine ihtimal vermem diye cevap verir… Rivayete göre Nisa 65. Ayet bu olay üzerine inmiştir.
“Hayır Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” NİSA 65
Ayetlerden net anlaşıldığı gibi; Müslüman her zerresiyle iman edip, teslim olmalı ki, hem dünya hem de ahiret azabından kurtulsun. Bir bakalım Allah’ emrini terk edip sırt döndüğümüzden beri güzel gün yüzü gördük mü? Hep savaşlar, hep kan, hep göz yaşı… hep fitnelerle, hep hastalıklarla uğraşıyoruz. Çünkü Ümmeti Muhammed olarak, biz de İsrail oğulları gibi Kitabın bir kısmını yani menfaatimize dokunan kısmını bıraktığımızdan dünyada rezillik yaşamaya başladık, aklımızı başımıza almaz, Allah’ın emir ve yasaklarına uymazsak, ahirette de bizi çetin bir azap beklemektedir. Rabbim bizi hidayete tabi olanlardan eylesin inşaallah.